//

Kinds of Kindness (2024)

Kinds of Kindness (2024)

Yorgos Lanthimos
Comedy | Drama
Ireland | UK | Greece
2h 44m
Emma Stone | Jesse Plemons | Willem Dafoe

Awards & Festivals:

kinds

“Hollywood Tuhaf Dalgası” yükleniyor…

Lanthimos’u erken yargılamışız, en azından ben öyle yaptım. The Favourite ile birlikte Hollywood’a transfer olan yönetmen, özgün tarzından oldukça taviz vermişti; Poor Things ile birlikte de bunu neredeyse tamamen kaybetmiş gibi görünüyordu. Yapımcısı Searchlight ile birlikte çalıştığı üçüncü filmi Kinds of Kindness’ta ise tamamen kendi özgün tarzına döndüğünü söyleyememekle birlikte, en azından imzasını hala taşıyor olduğunu görüyoruz, fakat bu kez biraz “müdahale edilmiş” bir biçimde.

Film, birbirinden (oyuncuları dışında) bağlantısız olan triptonik bir yapıda sunuluyor. Filmin üç bölümü de R.M.F. isimli karakter etrafında dönüyor. İlk bölüm, “R.M.F.’nin Ölümü”nde Willem Dafoe, Poor Things sonrasında yine tanrısal bir rolde, Robert’in iradesini on yıldır ele geçirmiş patronu Raymond olarak karşımıza çıkıyor. Robert kendi hayatının kontrolünü tamamen kaybetmiş durumda; öyle ki patronunun bir isteğini ilk kez reddettiği andan itibaren hayatı tamamen ters yüz oluyor – iradesini barda içkisine karar bile veremeyecek kadar kaybetmiş. Hayatını bu kez kendi başına yeniden kurmaya çalışıyor, ancak tam bunu başarıyormuş gibi görünürken tekrar kendisini Raymond’un kollarında buluyor.

Lanthimos’un hınzır tuzağına düşerek Plemons’un karakterlerinin hepsini R.M.F. olarak yorumlamıştık. Ancak durum şöyle: “ilk bölümde R.M.F. Raymond (Willem Dafoe) veya Robert (Jesse Plemons). Ancak film ilerledikçe onun aslında Stefanakos’un kalıcı dilsiz karakteri olduğu açıkça görülüyor.” (alıntı: esquire.com)

Lanthimos’un birkaç küçük detay dışında yapımcısını memnun etmek için çekmiş olduğu gibi görünen ilk bölümden sonra, ikinci bölüm neredeyse The Lobster ve The Killing of a Sacred Deer tadında; sonradan öğreniyorum ki Lanthimos, bu iki filmin senaristi Efthymis Filippou ile yeniden çalışmaya başlamış. Bu bölümde yönetmenin ilk dönem imzalarının tamamı o kadar belirgin olmasa da, Lanthimos yine kendine özgü bir Hollywood Tuhaf Dalgası yaratmayı başarıyor. Bölüm, R.M.F.’nin bir polis olarak, deniz kazasında kaybolan eşinin geri dönmesi sonrasında yaşadığı tuhaf süreci konu ediniyor.

Son bölümde gizemli bir tarikat adına ailesini terk eden bir kadının “kurtarıcı”yı bulma macerasına odaklanıyor. İkinci bölüm kadar olmasa da, yine de kışkırtıcı, cüretkar ve tuhaf, Lanthimos kendisini hissettirmeye devam ediyor.

Hikaye bazında olmasa da bu üç bölümlü distopya bazı açılardan benzer. Sweet Dreams eşliğinde (Eurythmics), üç bölümde de rüyalar ve irade incelenen temalar arasında; hayatın kontrolü ne kadar kendi elimizde, aldığımız kararların sonuçları hayatımızı nasıl etkiliyor? Ve tabii teknik dokunuşlar bölümler arası birer köprü gibi, piyanonun histerik vuruşları her seferinde seyircisini küçük sıyrıklarla kesiyor. Lanthimos bu filmde alt açı çekimlerini çok kullanmış, fakat geleneksel olarak “karakterini yüceltme” anlamında değil; ki R.M.F. hiçbir bölümde o seviyelere pek de ulaşamıyor. Sebebi bende merak uyandırdı açıkçası.

Lanthimos, oyuncu yönetiminde de köklerine dönmüş gibi görünüyor; oyuncular rollerini aynı tuhaflıkla, ve fakat yine de doğal bir şekilde sergiliyorlar. Üç kısa bölümde farklı rollerde olsa da bunu seyircisine hissettirmeyecek hassasiyetle yapıyorlar; örneğin R.M.F. rolünde Jesse Plemons’un önce bir iş adamı, sonra sıradan bir polis, en sonunda da başrolü Emma Stone’a bırakan öylesine bir tipleme olmasını yadırgamıyorsunuz bile.

Lanthimos adını ışıklı Hollywood tabelası altında görmeyi üç film sonra bile hala yadırgıyor olsam da, kendi tarzını koruyor olma ihtimalini hala çok seviyorum. Umarım bir gün “Tatlı Rüyalar”ından uyanıp Dogtooth gibi bir film daha çeker.

Kinds of Kindness, 17 Mayıs’ta Cannes’da prömiyerini gerçekleştirdi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.