Anatomie d'une Chute (2023)
Bir tenis topunun merdivenlerden düşüşü (filmin açılış sahnesi)
Bir bireyin düşüşü
Bir evliliğin düşüşü
Düşüşün anatomisi
Bu zincirlemede analiz edilen düşüş hangisidir? Filmde birçok şeyin düştüğü ya da düşmekte olduğu gerçeği malum. Peki odağımız ne olacak?
Triet’in filminin gücü tek gerçeği olan bir olayı aydınlatmaktan öte, hakikatin boşluğunda yerini almaya çalışan hipotezlerin göreliliği, mutlak bilginin yokluğu, gerçeğin boşluklu fragmanlarının nasıl doldurulduğuna odaklanmasıdır.
“Bellek ile unutma dayanışma içinde olan gerçeklerdir ve ikisi de zamanın eksiksiz bir biçimde değerlendirilmesi için gereklidir” der Mark Auge. Burada unutmanın yerini gerçeğin bir başka algısı olarak “saklama” ile değiştirelim. Ya da “hatırlamak istediği gibi aktarma”. Yanılabilir hafıza, manipülasyon olarak dil ve gerçeğin muğlaklığı filmde izi sürülen alt katmanlar olarak yer bulur.
Mahkeme sahnelerinde hareketli kameranın seyircisini savurduğu taraflardan ötesi var. İnsan psikolojisinin ve kişisel ve profesyonel sınırların karmaşık doğası, mahkemenin anatomi masasındadır. Rembrandt’in Anatomi Dersi’ndeki öğrenciler gibi şaşkınlıkla bakakaldığımız şey, aslında suçun odağından çıkarak incelediğimiz düşüşler; evliliğin, ilişkinin aslen mahremiyetinden uzaklaştırılıp paramparça edilmesi, olası sebeplerin grenli doğası. Duygusal bir ilişkideki gerceklikler şüphesiz özneldir, onu yaşayan Sandra ve Samuel için bile; hatta belki de görülemeyen gercekliklerdir düşüşe sebep olan. Çiftin oğlu Daniel’in ailesinin sebep olduğu bir kaza sonucu kör olması bunun metaforu olabilir mi?
Mahkemenin konunun odağından çıktığı anlar, bir yazarın kurgu dünyasında eşini öldürme planlarının dahi yargılanması gerçeğin muğlaklığını pekiştirir. Avukatın mizojenik tutumu, film boyunca kulakları delen “P.I.M.P.” şarkısının enstrümantal versiyonu* ile bir anlam bütünlüğü içerisindedir. Filme feminist denilebilir mi? Filmin odağı olmamakla birlikte bu durum da muğlak ama karşımızda (Toni Erdmann’dan tanıdığımız) Sandra Hüller tarafından muhteşem bir şekilde performe edilmiş özgür, zeki, toplumsal rolleri sorgulayan bir kadın var.
*Filmin ses evreninin dramaturjik gücüne büyük bir katkıda bulunduğu gerçeğinin hakkını vermek gerekir. Gerek P.I.M.P tekrarlarinda, gerekse Daniel’in Chopin preludlerini çalarken piyano tuşlarına her vuruşunda seyircinin film evrenindeki zorlu yolculuğuna eşlik eder. Diagetic – non-diagetik geçişler, L ve J kesmeleri ustaca kullanılır.
Filmi izlerken ister istemez Kieslowski’nin A Short Film About Killing’ini anımsamak kaçınılmazdır. Suçlu ve suçsuzun ayrımının belirsizleştiği bir dünyada, adaletin nasıl sorgulanması gerektiği sorgusu, ilişkilerin uzlaşmasız doğası ve bireylerin bu çatışmaların içinde nasıl kaybolduğu vurgusu, bireylerin toplumsal normlara karşı nasıl direndiği ve son olarak toplumun suça bakış açısının ve ahlaki değerlerin sorgulanması bağlamında iki film de gözlemci bir konumda yer alır.
Triet’nin son eseri katmanlı yapısı ve sürükleyici psikolojik analizleri ile haklı olarak Cannes, Locarno, Sydney gibi önemli festivallerin dikkatini cektmeyi başardı. (Şu an için 4 ödül ve 4 adaylığı var). Sonraki filmleri çoktan sinefillerin radarına girdi bile.
Nerede izledim: Stüdyo Skoop, Belçika prömiyeri
Nil Birinci