Victoria (2015)

4/5

SEBASTİAN SCHİPPER
SUÇ | DRAM | ROMANTİK
ALMANYA
2 SA 18 DK
LAİA COSTA | FREDERİCK LAU | FRANZ ROGOWSKİ

 

İzleme Linki:

 

Ödüller & Festivaller:
5 Ödül 17 Adaylık

MV5-BMTc5-Nz-Qz-Njk2-NF5-BMl5-Ban-Bn-Xk-Ft-ZTgw-ODU0-Mj-I5-Nj-E-V1-FMjpg-UX1000

 

Kalp atışlarınızı ve nefesinizi kamera hareketlerine endekslediginiz plan sekans leziz bir yedinci sanat eseri.

Daha açılış sahnesinden belayı hissettiriyor film. Çarpıcı trans müzik, gözü kör eden strobe ışıklar, sis ve boğuk ortam, insanların kopuk ve histerik dansı arasından tanışıyorsunuz Victoria ile. Ve o an elinizden tutup o Club’a, filmin içine çekiyor sizi.

Victoria hayatından son derece sıkılmış bir yabancı, bir şeylerden kaçtığı ve değişiklik aradığı çok açık. Bardaki başarısız sosyalleşme denemelerinden sonra kendini dışarı atıyor ve sonra malum sevimli serserilerimizle tanışıyoruz. Zaten değiştirmek istediği hayatı için beklediği fırsatı karşısında buluyor Victoria, ama son derece tekinsiz bir fırsat; arkasını dönüp hızlı adımlarla evine gidip, eski hayatına devam edebilir ya da kendisini maceranın tam ortasında bulabilir. Kırmızı hapı tercih ediyor Victoria, sonrasında olaylar olaylar.

İngilizceleri gibi hayatları da kırık dökük bir grup izliyoruz. Bu gençlerin Victoria’nin başını belaya sokacağı belli idi ama nasıl? Her sahnede hah şimdi su olacak, hah şimdi şunu yapacaklar diye düşünceler üşüşüyor insanın aklına. Ama yönetmen akıllıca defediyor bu kuruntularımızı ve bu potansiyel bela sahnelerini bir bir başka duygulara çeviriyor;

  • Victoria’nin gruba eşlik etmeyi kabul etmesiyle heyecan arayışına,
  • Yolda geçen muhabbetlerde merak duygusuna,
  • Market sahnesinde ve polis sahnesinde hafif bir gerilime,
  • Çatı sahnesinde arkadaşlığa,
  • Kafe sahnesinde romantizme (ki ne güzeldi piyanoda Mephisto Waltz çalması) ve biraz da iç hesaplaşmaya

Buraya kadar ertelenen bela adım adım yaklaştı, o kapı bir açıldı bir kapandı. Huzur yavaşça ayrıldı o kafeden. Ve son olarak uyardı Sonne Victoria’yı “Zorunda değilsin ama birine ihtiyacımız var, bak zorunda değilsin” işte burada bela çanı son kez çaldı. Ve kırılma noktası.

Gaspar Noé tekinsizligini sezdiginiz ilk bölüme göre daha gergin ve aksiyonlu ikinci bölüm, ancak daha az etkileyici. Sanırım “acaba” endişesiydi dikkati zirvede tutan. Evet polisten kaçış, otel vs sahnelerinde birkaç mantık hatası ya da zayıflıklar var denebilir ama bu filmin başarısını kesinlikle etkilemiyor. Mesela Club’a ikinci kez gittikleri ve artık zincirlerin kırıldığı sahne çok başarılıydı. Yine her an polis basacak kaygısını hissettirdi.

Yönetmen ve özellikle de kameraman, sonrasında da oyuncuların başarısı, muhteşem tekniği ve baş döndüren sanatı ile yılın en iyilerinden.

Nil Birinci