/

Mulholland Dr. Filminde Sanat Referansları

Mulholland Dr. Filminde Sanat Referansları

David Lynch, sürrealist sinemanın önemli isimlerinden biri olarak, sanatsal geçmişini hem klasik hem de çağdaş akımlardan beslenerek inşa etmiştir. Lynch, Pennsylvania Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim alırken, resim ve heykel gibi görsel sanatlarla yoğun şekilde ilgilenmiştir. Bu erken dönemde, ekspresyonist ve soyut sanat yaklaşımları, Lynch’in sinema dilini de şekillendiren önemli etkilerden biri haline gelmiştir. Karanlık, rüya benzeri imgeler ve bilinçaltının keşfi, hem görsel sanatlarında hem de filmlerinde kendine yer bulur. 

“Mulholland Dr.” (2001), Lynch’in sinemada rüya gerçekliğini yansıtan en ikonik yapıtlarından biridir. Filmde, sürrealist sanatın güçlü etkileri ve soyut anlatım biçimleri dikkat çeker. Salvador Dalí ve René Magritte’in eserlerinde görülen mantık dışı ve katmanlı imgeler, Lynch’in hikâye anlatımına da nüfuz eder. Film, bilinçaltı, kimlik kaybı ve rüya-gerçek çatışmalarını işlerken, izleyiciyi sürekli bir çözümleme ve sorgulama sürecine sokar. Lynch’in sahne tasarımları ve karakter kullanımları, Edward Hopper’ın yalnızlık ve belirsizlik yansıtan tablolarından esinlenmiştir; Hollywood’un cazibesi ve tehlikesi, Hopper’ın Amerikan gerçekliğindeki kasvetli imgeleri anımsatır.

Bu bağlamda, yönetmenin başyapıtı Mulholland Dr.‘daki sanat referanslarının ayrıntılı bir incelemeyi hak ettiği bir gerçek.

Club Silencio sahnesi. Lynch’in görüşleriyle birleştirirsek biz 21. yüzyıl insanları postmodern bir temsiller dünyasında yaşıyoruz. Hayatın kendisi sinemaya, müziğe, görsel sanata dalmış durumda ve bunlar bizim gerçeğimiz haline geldi. Hayat boyu süren mücadelemiz, o temsilleri, o sahte gerçekliği kontrol altına almak. Aynı zamanda da temsili kontrol eden başarılı bir oyuncu ya da yönetmen gibi dünyaya ve kendi hayatımıza, kendi gercegimize karşı durmaktır. Benlik, temsil ve temsilin denetleyicisi olarak tıpkı Rita ve Betty gibi ikiye bölünmüştür.


Silencio tasarımı aynı zamanda Edward Hopper’ın “Two on the Aisle”’ına da göndermedir. (1927)

Lynch’in Hopper’dan ne kadar etkilendiğini ilerleyen sahnelerde de göreceğiz, fakat önce Hopper resimlerinden Lynch filmlerine neler geçmiştir bir bakalım: 

-Düşük tonlu aydınlatılmış görüntüler ve sessiz renkler 
-Kasvetli Amerikan gerçekçiliği 
-Arıtılmış görüntülerin stilizasyonu 
-Gerçekçi bir sunumun ötesine geçme ve zihinsel durumların yoğunlaştırılmış ifadeleri 
-Manzara anlatımının esaslarına odaklanma 
-Mizansenin gereksiz ayrıntılardan arındırılması ve minimalist bir dekor 

Rene Magritte Bu Pipo Değildir - İstanbul Sanat Evi

No hay banda – grup yok, bu bir konser değil = “Bu bir pipo değildir” (Rene Magritte). Silencio seyirciyi bilinçlendirerek post modern sinemanın niteliklerini sergiliyor: tiyatroda/gösteride görmememiz gereken ne varsa bu sahnede görüyoruz ve duyuyoruz. Üstelik her şeyi cover etmesi beklenen sunucu tarafından – her şey sahte vs – band yok – her şey kayıttan, spot ışıkları, gerçeğin göreceliği, birazdan bayılacak şarkıcının sürüklenerek sahneden taşınması gibi. Sahne dışı sahne içine taşınıyor.

Diane’in dairesinde şaşırtıcı derecede az sayıda kişisel eşya bulunur ve bu ona bir otel odası veya kiralık bir ev karakteri verir. Burada Edward Hopper’in iki tablosuna atıf var. Biri “Morning Sun”. Ve bunun kabusa dönüşmüş versiyonu. İç gerçeklik ve dış dünya arasındaki arabulucugu anlatır. Bir kişinin uyanmasinan sonraki algı süreci – yani rüyadan sonra gözümüzü açtığımızda gerçeğe uyanıyoruz. Diane’in rüyasından uyanması. Bu imge ayrıca filmin restore edilen Criterion versiyonunda poster olarak kullanılmış.
Edward Hopper | Morning Sun, 1952 | hermien_amsterdam | Flickr

Diğeri ise 1931 tarihli “Hotel Room”, Hopper’ın yalnızlığa olan ilgisini güçlü bir şekilde ifade ediyor. Tıpkı Diane gibi.
Hotel Room, 1931 by Edward Hopper



Sahnedeki tablo 16. yy’dan Guido Reni’nin “Beatrice Cenci” adlı ünlü bir tablosu. Romalı soylu bir kadın olan Beatrice babasının ensest ilerleyisinin kurbanıydı (bazı okumalara göre Betty’nin de böyle bir tecrübesi var – ki hiç anne babasını duymuyoruz) ve bu yüzden babasını öldürmesi ve sonra bunu bir kaza süsü vermesi için iki kiralık katil tuttu (Betty bağlantı 2). Mağdur kızların kayıp masumiyetlerinin simgesi olarak efsaneleşmiş (burda Betty ile 3. kez birleşir) ve birçok sanat eserine, kitaba, oyuna ve hatta onun hikayesini yakalamaya çalışan birkaç filme ilham kaynağı olmuştur.

Gerek Mulholland Dr. gerekse Twin Peaks’in huzursuz karakterine göz atalım. İlham kaynağı Francis Bacon’un “Seated Figure” adlı eseri. Eser sanatçının insan formuna yönelik çarpıcı ve çarpıtılmış tasvirlerinden olarak insan bedenini içsel karmaşa ve duygusal gerilimle betimleme tutkusunu yansıtır. Genellikle kırmızı, kahverengi ve karanlık tonların kullanıldığı bu tablo, izleyiciye figürün huzursuz ve sarsıcı doğasını hissettirir. Bacon, deformasyon ve hareketin etkisini vurgulayarak insan varoluşunun kırılganlığını ortaya koyar; bu yaklaşım, sanatçının varoluşsal kaygı ve çürüme temalarına olan ilgisini yansıtır. Lynch’e dair bir kelime daha söylememize gerek kalmadı sanırım.