El Club (2015)

3.5/5

PABLO LARRAÍN
DRAM | GİZEM | GERİLİM
ŞİLİ
1 SA 38 DK
AKA THE CLUB
ALFREDO CASTRO | ROBERTO FARÍAS | ANTONİA ZEGERS

 

 

Ödüller & Festivaller:
21 Ödül 29 Adaylık

MV5-BMWJk-Zm-Q1-OTgt-MDM3-OC00-MDdl-LWIz-Yjct-ZWYx-Mzdi-Yzcz-Yj-U4-Xk-Ey-Xk-Fqc-Gde-QXVy-ODc0-OTEy-N



Katolik kilisesi hakkında ezber bozan bir kara mizah yapım.

Dinlerin katı tutumunu yermekte olan bu film kiliseye karşı fazla acımasız bir tutum içerisinde gibi görünmekte (sanki bütün rahipler dejenere olmuş, hepsi pedofili, homo, düzenbaz). Bu açıdan bakıldığında konuya biraz tek taraflı yaklaştığı düşünülebilir, ancak odağındaki konunun -kilisenin reklamını yaptığı gibi bir “tanrı kuzusu ve takipçilerinin sevgi dolu yuvası” olmadığını- açığa çıkartmak olduğu unutulmamalı.

Eleştirdiği noktalar oldukça açık ve net; doğma, baskı, çıkarlar, katı yasaklar; ‘bu yasaklara bulaşma da ne yaparsan yap’ mantığı; bakır kalacaksın -kadınla ilişki yasak- ama homo ol, köpek beslemek yasak ama bu bir tazı ve İncil’de adı geçen tek köpek vs; her yasağa bir alternatif bulmuş durumda rahipler -minareye kılıf olayı-. Daha da acısı, eğer ki günaha bulaşmışsan aman kimse duymasın, kilisenin itibarına zarar verme. Yani amelden çok itibar / reklam önemli. Bu açıdan günümüz din anlayışına güzelce giydiriyor Larrain. (Denetime gelen rahip günlerce kayıt edip evi kapatmak amacıyla dişe dokunur bir gerekçe bulmak için günlerini hiç ettiği günahların, kat be kat daha ciddilerini bizzat kendisi işliyor. Konu çıkar olunca din satışa çıkıyor.)

Buna paralel olarak, oyuncular üzerlerine düşen görevi büyük bir başarı ile sergilemekte, rolün hakkını verircesine hepsi birer aziz ve aynı zamanda günahkar, bet, soğukkanlı, dobra; tam da ‘tanrının ışığını hak etmeyen dejenere din adamları’. Tavizsiz tutum ve tavırları konunun ciddiyetini yansıtmada önemli rol oynamış. Aşırıya kaçtıkları fikrine katılmıyorum, nitekim filmin odağındaki eleştiri noktası en ufak bir tereddütte bile ciddiyetini yitirme riskini taşımakta. Yönetmenin hedefi 12’den vurmasını sağlayan en önemli pay da bu belki de.

Süre itibarı ile biraz uzunca, mükerrer diyaloglar mevcut ve yavaş akıyor ancak bahsettiğim gibi; bu denli ciddi bir konuyu sağlam bir şekilde eleştiriyor iseniz, deyimi yerinde ise taşı gediğine oturtmak için böyle olmak zorunda gibi görünmekte.

Nil Birinci