Boiling Point (2021)

4/5

PHİLİP BARANTİNİ
İNGİLTERE
DRAM | GERİLİM
1S 32DK
STEPHEN GRAHAM | VİNETTE ROBİNSON | ALİCE FEETHAM

 İzleme Linki:

Ödüller & Festivaller:

5 Ödül, 14 Adaylık

Boiling Point, Philip Barantini’nin henüz ikinci uzun metraji; 2019 yılında aynı ekiple çekilen 22 dakikalık aynı başlıklı kısa filminden uyarlanan başarılı plan-sekans filminde Barantini, seyircisini bu kez Londra’nin üst segment restoranlarından birinde Noel gecesinde klastrofobik bir yolculuğa çıkarıyor.

Film Şef Andy’nin ailesiyle tartıştığı telefon görüşmesi ile başlar; kendi restoranına geç kalmıştır ve geldiğinde şef yardımcısı ve ekibin öfkesiyle karşılanır. Üstelik gıda müfettişi teftişi sonucu restoranın iki yıldızını elinden almıştır bile; yılın en yoğun gecesi için harika bir başlangıç! Restoranın son birkaç haftadır bu kadar iyi gitmesinin tek nedeni Sağ kolu Carly yokluğunda işleri idare ettirmeye çalışsa da sorunlar bununla bitmez; Andy kişisel öfkesini yansıttığı ekiple yüksek tansiyonlu bir çatışmanın ortasına düşer, diğer tarafta dil sorunu yaşayan acemi çalışan, gecenin rezervasyon listesi dolu (hatta fazladan randevu alınmış). Üstelik müşteriler henüz gelmeye başlamamıştır bile. Tüm bunlar mutfakta kızışan şeylerin başlangıcı ve bu gece restoranda işlerin daha da kötüye gideceğinin erken bir göstergesi.

Bununla da bitmedi, müşterilerin gelmesiyle birlikte gerilim mutfak tezgahının arkasından restoranın içine de yayılmış olur, ne de olsa restoran, çok farklı iki bölümden oluşan bir yerdir: mutfaktaki hazırlık süreçleri ve de hazırlanan yemeğin son durağı olan müşteriler. Çok geçmeden talep – arz dengeleri arasında epeyce fark olduğu kendini açık eder; kiler tedariklerinde eksiklikler vardır, siparişler sisteme doğru bir şekilde kaydedilmemiştir (garrotero Beth tembel ve ile personelin geri kalanı arasında büyük bir gerilim var). Cehov’un ilk dakikalardan beri sahnede olan tabancası hangi kısımda patlayacak?

“Aç insanlara hizmet etmekten daha kötü bir şey yoktur.” der film yapımcılığına geçmeden önce 12 yılını hizmet sektöründe geçiren yönetmen Barantini. Ve bunu kanıtlamak için filmin ikinci yarısında mutfaktan çıkıp tamamen restoran içine geçiş yaparız. Doğal olarak restoran, genellikle keyifli bir yemek amacı ile gelen müşteriler ve arka planda her şeyi en mümkün olan en kısa süre içerisinde mümkün olan en kusursuz hali ile sunmak zorunda olan çalışanlar için aynı şeyi ifade etmeyecektir; garson rolünü aldıklarında hayatlarındaki diğer bütün şapkaları sahne ardındaki vestiyere bırakmaları gerekecek; stres, sıkıntı, öfke, acı veya hayal kırıklığı bile müşteriye (sahte de olsa) güler yüz, ilgi ve alaka olarak dönmelidir. Kibar bir gülümsemenin ardında olanlar bunlardır, ancak işçi sınıfından olan garsonların karşısındaki özel muamele görmeleri gerektiğini düşünen rahatsız edici ve muhtemelen üst sınıfa ait müşterilerden başkası değildir: bir garson kendilerini şarap uzmanları ilan eden ırkçı bir müşteriye katlanmak zorundadır, bir grup Influencer menüde olmayan, sıradan bir biftek sipariş etmekte ısrarcıdır, bir nişanı kutlamayı uman genç çiftin fıstık alerjileri vardır, gerçekten sadece sarhoş olmak isteyen bir grup kız saçmalar; toplumun bir nevi çoğu üst sınıf prototipi buradadır. Üstelik Andy’nin eski patronu kibirli ünlü şef Alistair Skye yanında kötü şöhretli bir yemek eleştirmeni ile ziyaret ettiği restoranda yaşanan güçlüklere başka bir boyut ekler. Peki ortam sıcaklığı kaynama noktasına yaklaşırken, “suspense” hissiyatının giderek tırmandığı bu gerilimde Hitch, pardon Barantini bombayı hangi masaya yerleştirmiştir?

Ancak patlamanın zamanı henüz gelmedi. Yönetmen detaylarını birazdan konuşacağımız tek planda seyirciyi soluklandırmak için kamerayı birkaç kez dışarı atar; çöpü dışarı atan çalışanın peşine takılır ya da yardımcı şefle tartışıp kendisini tuvalete atan restoran müdürünü takip eder; fırtına öncesi sessizlikte seyircinin nabzı da biraz normale döner gibi olur.

Tam bu sırada bomba patlar, alerjisi olan çiftten genç kız alerjik reaksiyona girer ve işler restoran için çok geçmeden kötü bir hal alır. Tedavi için ambulans gelir, bir miktar rahatlama, ancak Andy arka planda sorumluyu bulmak zorundadır. Bu çaba ise ekip içerisinde bir başka krizden fazlasına yol açmaz, tartışma fiziksel şiddete dönecekken Andy hem onları ayırmak zorunda kalır, bir yandan da durumdan faydalanmaya çalışan Alastair’i püskürtür (Andy’nin geri ödeyemeyeceği borcu karşılığında Alastair, restorana ortak şef olmasını teklif etmişti).

Filmin başından beri bıçak sırtında dans eden Andy nihayet kabul eder, ne özel hayatındaki yüklerini ne de iş hayatındaki aksilikleri bertaraf edemeyecek, batmakta olan gemisini terkedecektir. Tesisin arka tarafındaki odalardan birine girer, kendisini bağımlısı olduğu alkol ve uyuşturucuya bırakır. Odadan çıkarken göğsünü tutarak yere düşer ve muhtemelen kalp krizi geçirir, film burada son bulur. Filmin belki de dramanın yoğunluğun abartılı bir şekilde arttığı üçüncü bölüm dışında zayıf karnı buradadır, kolaya kaçılmış ya da zorunlu görünen beklenmedik bir son?

Jean-Luc Godard çalışan insanları filme almaktan daha ilginç bir şey olmadığını söylemişti; Barantini ise bunu tek planda neredeyse tek mekana sıkıştırarak zenginleştirir. Üstelik Birdman (2014) gibi sahte bir tek plan değil, hileli kesmeler veya düzenleme noktaları da yok! Bu bağlamda Viktoria (2015) ve Russian Ark (2002) gibi esaslı bir şekilde teknik zorlukların üstesinden başarıyla gelir.

Restoranda dolaşan ve dönen titreyen kamera, düzensiz hareketleri ve hızı ile, dar bir fiziksel alanda karakterleri takip ederken ekran karşısında nefes nefese kalan seyircinin dikkati zirvededir. Kamera özellikle tek bir karaktere ya da olaya odaklanmaz, daha çok belgesel hissiyatı verecek kadar doğal bir şekilde mekanda süzülür; filmin en büyük teknik başarısı muhtemelen bu doğallık hissi olabilir; filmde geçen diyaloglar spontane ve karakterler meseleleri ile gerçek gibi görünmektedir. Neredeyse hiçbir an zorlayıcı veya gereksiz değil. Buna muhteşem oyunculuk eşlik ettiğinde karşınıza kurmaca izlediğinizi unutturan müthiş bir yedinci sanat eseri çıkıyor. Üstelik Covid zamanı çekilen filmin planlanan 8 çekiminden sonuçta yalnızca dördü yapılabilmiştir, tek planın baskısını da hesaba katarsak filmden önce ne kadar hazırlık ve prova yapıldığını hayal etmek zor, kesinlikle muhteşem bir ekip başarısı.

Prömiyerini Ağustos 2021’de Karlovy Vary festivalinde yapan Boiling Point, kesinlikle kaçırılmaması gereken yapımlardan birisi olduğunu 4 BAFTA adaylığını da içeren 14 adaylık ve 5 ödülü ile de fazlasıyla kanıtlamadı mı?

Nerede İzledim: Films by The Sea IFF, Vlissingen, Hollanda

Nil Birinci