/

Cannes 2024 Rehberi 1

Yılın en büyük film olayı olan Cannes Film Festivali, 14-25 Mayıs 2024 tarihleri arasında gerçekleşti. Cannes 2024’ü geride bırakırken, festivale genel bir bakış atmak, izleme şansı bulduğumuz filmler ve ana yarışma filmleri hakkında bilgi vermek ve öneri listesi oluşturmak üzere bu yazıyı derledik.

Festival 9 ana ve 4 paralel bölümden oluştuğu için bu yazıda 4 bölümün detaylı incelemesine yer vereceğiz. Yazı serisi, festivalin diğer bölümleriyle devam edecek, bu yüzden bizi takip etmeye devam edin!

Picture1

Bu yazıda incelenecek festival bölümleri:

  • In Competition (Ana Yarışma)
  • Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış)
  • Out Of Competition (Yarışma Dışı)
  • Cannes Premiere (Prömiyer)

Diğer Festival Bölümleri:

  • Special Screening (Özel Gösterim)
  • La Cinef
  • Classics (Klasikler)
  • Cinema De La Plage (Plajda Sinema)
  • Short Films (Kısa Filmler)

Paralel Etkinlikler:

  • Quinzaine / Directors’ Fortnight (Yönetmenlerin On Beş Günü)
  • Semaine de la Critique (Eleştirmenler Haftası)
  • ACID (Bağımsız Film Yapımcıları)

Ayrıca unutulmamalıdır:

  • Marché du Film – Dünyanın en yoğun film pazarı.

    Whats-App-Image-2024-05-31-at-09-19-17-aba6184e

 
  • Masterclass’lar, paneller ve konferanslar – Dünyaca ünlü sinemacılar tarafından festival katılımcılarına açık olarak verilen etkinlikler.

    maxresdefault

  • Sektörel etkinlikler ve Partiler – Sinema sektörü profesyonellerinin ağ kurması ve festival yorgunluğunu atması için harika bir fırsat.
Picture2
 

O zaman başlayalım!

Festivalin ana etkinliği olan Resmi Seçki’nin bölümleri aşağıdaki gibidir:

Picture3

In Competition (Ana Yarışma) Bölümü

 Palme d’Or için yarışan filmler genellikle prömiyerlerini Théâtre Lumière’de film ekibinin katılımıyla yapar, festival boyunca diğer sinema salonlarında da gösterilirler. Burada izlenecek filmler için seyircilerin kıyafet kodu zorunluluğu vardır. Bu sene ana yarışmada 22 film gösterildi. Filmler hakkındaki kısa bilgilendirmeyi aşağıda bulabilirsiniz (alfabetik sıraya göre):

  • All We Imagine as Light – Yönetmen: Payal Kapadia (Ödül: Grand Prix). Hintli yönetmen, dram türündeki ikinci uzun metrajında Mumbai’de, görüşmediği kocasından beklenmedik bir hediye alan Hemşire Prabha’nın hikayesine odaklanıyor.
  • Anora – Yönetmen: Sean Baker (Ödül: Palme d’Or). New York City ve Las Vegas’ta geçen, bir seks işçisini konu alan dram/komedi türündeki film Cannes’da büyük ödüle layık görüldü. Yönetmeni The Florida Project ve Tangerine’den tanıyor olabilirsiniz.
  • Bird – Yönetmen: Andrea Arnold. İngiliz yönetmen, işçi sınıfı toplumsal gerçekliğine acı tatlı bir şekilde odaklanırken bu kez filme tuhaf ve gerçeküstü bir katman ekliyor. Ancak bu katmanın filme ne kattığı soru işareti.
  • Diamant Brut (Wild Diamond) – Yönetmen: Agathe Riedinger. Yönetmenin ilk uzun metrajı. İşçi sınıfı atmosferine sahip dram filmi, en aşağıdakilerin en yukarıda olma hayalini konu ediniyor – bir yıldız olmak.
  • Emilia Perez – Yönetmen: Jacques Audiard (Ödül: Jüri Ödülü & En İyi Kadın Oyuncu). Komedi, suç, müzikal türündeki film, Meksika’da bir avukat ve bir kartelin ilginç hikayesine odaklanıyor. En iyi kadın oyuncu ödülü filmin 4 oyuncusu tarafından paylaşıldı.
  • Feng Liu Yi Dai (Caught by the Tides) – Yönetmen: Jia Zhang-Ke. Ödüllü yönetmenin dram türündeki son filmi, sessizce yaşayan Çinli bir kadın üzerinden Çin’in önemli yakın tarihini anlatıyor.
  • Grand Tour – Yönetmen: Miguel Gomez (Ödül: En İyi Yönetmen). Dikatomiler üzerinden ilerleyen, neredeyse belgesel estetiğine sahip bir drama. İki paleti (siyah-beyaz ve renkli), iki zaman dilimini (geçmiş ve şimdiki zaman) ve kahramanları mizaç olarak zıt olan iki hikayeyi birleştiren film yönetmenin ödüllerine bir yenisini daha ekledi.
  • Kinds of Kindness – Yönetmen: Yorgos Lanthimos (Ödül: En İyi Erkek Oyuncu). “Hollywood Tuhaf Dalgası” yükleniyor… Lanthimos’un imzası kaybolmasa da biraz “müdahale edilmiş” durumda. Jesse Plemons, R.M.F. rolünü aynı tuhaflıkla, fakat doğal bir şekilde sergiliyor. Üç kısa bölümde farklı rollerde olsa da bunu seyircisine hissettirmeden yapıyor; önce bir iş adamı, sonra sıradan bir polis, en sonunda da başrolü Emma Stone’a bırakan bir tipleme. Filmin incelemesi için: Kinds of Kindness.
  • L’Amour Ouf (Beating Hearts) – Yönetmen: Gilles Lellouche. Fransa’ya taşınan İrlanda romanı “Jackie Loves Johnser OK?”’dan uyarlanan film, zorlu bir gangster filmi olarak başlıyor ve zorlu bir aşk hikayesi olarak sona eriyor. Teknik detayları ve hikaye anlatımı ile kesinlikle şans verilmesi gereken bir film.
  • La plus précieuse des marchandises (The Most Precious of Cargoes) – Yönetmen: Michel Hazanavicius. The Artist filminin Oscar ödüllü yönetmeni Hazanavicius bu kez savaşı konu edinen bir anime ile karşımıza çıkıyor. Yönetmen bu kez Cannes seyircisinin takdirini kazanamadı.
  • Limonov – The Ballad – Yönetmen: Kirill Serebrennikov. Rusya’nın kanun kaçağı bohem bir yazar olan Eduard Limonov’un New York, Paris ve Moskova arasında geçen hayatına odaklanan film, hikayesini fazla uzun tutarak filmin odağını kaybetmesine sebep oluyor. Serebrennikov’un önceki filmlerinde yer alan küçük teknik şakaların tekrarı, seyircisi üzerindeki eski etkisini yitirmiş durumda.
  • Marcello Mio – Yönetmen: Christophe Honore. Film, Marcello Mastroianni ile Catherine Deneuve’nin kızı olan Chiara’nın zaman içinde babasının kimliğine bürünmesini konu ediniyor. Mastroianni’nin ününe sığınan film fazla uzun ve hedeflediği etkiyi bırakmaktan bir hayli uzak.
  • Megalopolis – Yönetmen: Francis Ford Coppola. New York’un yaklaşan bir felakete karşı ütopya olarak inşa edilmesini anlatan bilimkurgu draması. Büyük yönetmen tarafından “Hollywood ısmarlaması” olarak çekilmiş gibi görünen film, Cannes jürisini etkilemeyi başaramadı.
  • Motel Destino – Yönetmen: Karim Aïnouz. Ceará kıyısında bir yol kenarında yanan gökyüzünde yer alan Motel Destino, tehlikeli arzu, güç ve şiddet oyunlarına sahne oluyor. İki adaylığı bulunan film seyircisinden tam not alamamış gibi görünüyor.
  • Oh, Canada – Yönetmen: Paul Schrader. Oh, Schrader – neden böyle bir film çekmen gerekiyordu? Vietnam’da görev yapmamak için Kanada’ya kaçan asker kaçaklarından biri olan yönetmen Leonard Fife’in (Richard Gere) son belgeseli ve günah çıkartmasına tanık olduğumuz düşük tempolu bir biyografi. Uma Thurman’ın da oyuncu kadrosunda yer aldığı film, bir şekilde Oscarları hedefleyen bir yapım izlenimi veriyor.
  • Parthenope – Yönetmen: Paolo Sorrentino (Ödül: CST Award for Best Artis-Technician): Sorrentino’nun kamerayla yazılmış bir şiiri daha. Film, seyircisini rüya, mitoloji ve gerçek arasında gezdirirken hikayesini ana karakteri üzerinden acele etmeden anlatıyor. Öyle ki bu kez muhtemelen fazla düşük bir tempoda anlatıyor olacak ki, yönetmen seyircisini tatmin etmemiş gibi görünüyor. (Kişisel notum: Sorrentino ne yapsa izlenir, uzun süresine ve karakter yaratımındaki aksaklıklara rağmen filmi büyük bir keyifle izledim).
  • Pigen med Nalen (The Girl with the Needle) – Yönetmen: Magnus von Horn. Çarpıcı bir prolog: henüz ekran aydınlanmadan başlayan gergin yaylılar, sağır eden bir ses tasarımı ve çarpıtılmış insan yüzlerinin gerçekle sanrı arasında kalan dünyaları… Cannes jürisi ikinci dünya savaşı hikayelerinden sıkılmış olacak ki, filme pek şans vermedi. Veya yönetmen von Horn denediği tekniklerde fazla ileri gitmiş olabilir. (Filmin incelemesi için: Pigen med Nalen).
  • The Apprentice – Yönetmen: Ali Abbasi. Donald Trump’ın 1970’lerde gayrimenkul işine nasıl atıldığını anlatan biyografinin seçkiye nasıl dahil olduğu şaşırtıcı. Film ne seyircisini ne de eleştirmenleri memnun edebildi.
  • The Seed of the Sacred Fig – Yönetmen: Ali Abbasi (Ödül: Special Award). Filmde soruşturma yargıcı Iman, Tahran’daki siyasi huzursuzluğun ortasında paranoyayla boğuşuyor. Gerçek hayatta ise yönetmen Rasoulof, gösterimden iki haftadan kısa bir süre önce, başka bir hapis cezasıyla karşı karşıya olduğu İran’dan dağlardan kaçtı. İran’daki baskı yetenekli yönetmenlerin elinde şahane filmlere dönüşmeye devam edecek…
  • The Shrouds – Yönetmen: David Cronenberg. Belki de Cannes’in bu seneki en büyük hayal kırıklığı Cronenberg’den geldi. Yönetmen yeni teknolojileri body horror üzerinden anlatmaya çalışırken, bu kez hikayesi gerilim ögelerinden arınmış, başıboş bir dram filmine evriliyor.
  • The Substance – Yönetmen: Coralie Fargeat (En İyi Senaryo). Gerçek anlamda nefes kesen bir film! Hollywood yıldızlarının ve senaryonun bu denli iyi kullanıldığı bir başka film daha izlememiştim. Fargeat’nın yeteneği Cannes jürisinin de dikkatini çekmiş olacak ki, senaryo ödülü filme layık görüldü.
  • Trei Kilometri Pana La Capatul Lumii (Three Kilometers to the End of the World) – Yönetmen: Emanuel Parvu: Romanya sinemasına aşina olan izleyiciler, bu türün tipik unsurları olan sosyal ve siyasi yozlaşmaya odaklanacağını bilirler. Emanuel Parvu da, Cristian Mungiu ve Cristi Puiu gibi ustaların izinden giderek aynı yolda ilerliyor gibi görünse de, onların gerisinde kalıyor. (Filmin incelemesi için: Trei Kilometri Pana La Capatul Lumii)

Bölümdeki Kişisel Favorilerimiz:
The Substance
Anora
Pigen med Nalen
Parthenope
The Seed of the Sacred Fig
L’Amour Ouf

Picture4

Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış)

 

Yakın ve uzak kültürlerden seçilen filmler; orijinal ve farklı eserleri içeren 18 film genellikle Salle Debussy’de gösterilir.

Bölümün Öne Çıkan Filmleri:

  • Armand – Yönetmen: Halfdan Ulmann Tondel (Ödül: Caméra d’or Prize): Thelma’nın yardımcı yönetmeni Tondel’in ilk uzun metrajı, 6 yaşındaki bir çocuğun okuldaki taşkınlıkları üzerinden yetişkinlerin karmaşık hayatına oklarını yöneltiyor. Film, teknik başarısıyla dikkat çekerken (özellikle kadraj tercihleri ve kamera açılarıyla ödülü kazandı), özellikle ikinci yarısındaki abartılı gerçeküstü sahnelerle konusundan saparak bir başyapıt olma özelliğini kaybediyor. Başrolde, The Worst Person in the World’den tanıdığımız Renate Reinsve harika bir iş çıkarmış.
  • Flow – Yönetmen: Gints Zilbalodis: Litvanyalı anime yönetmeninin son filmi Flow, insanlar tarafından terk edilmiş bir yerde mutlu bir şekilde yaşayan bir kediyi başrolüne alıyor. Hayatı büyük bir sel felaketiyle altüst olan kedi, diğer hayvanlarla birlikte bir hayatta kalma macerasına atılırken, film aynı zamanda ihtiyaç ve özgürlük gibi temel içgüdülere odaklanıyor.
  • Ljosbrot (When the Light Breaks) – Yönetmen: Runar Runarsson: İzlandalı ödüllü yönetmen Runarsson, Sparrows, Echo ve Volcano’dan sonra yine benzer notalardan devam ediyor. Son filminde bir grup genç arkadaşın hayatındaki en kötü 24 saati konu alırken, yaş üzerinden gençlik, özgürlük, eğlence ve dayanışma gibi konulara değiniyor.
  • My Sunshine – Yönetmen: Hiroshi Okuyama: Yönetmenin ikinci uzun metrajı, büyüme sancılarını konu edinen mütevazı bir seyirlik.
  • Norah – Yönetmen: Tawfik Azadi (Ödül: Special Mention): Sanatsal ifadenin yasak olduğu 90’lı yıllarda Suudi Arabistan’ın küçük, ücra bir köyünde geçen Norah, eski bir sanatçı olan yeni bir öğretmenin, Norah adında genç bir kadınla tanıştığı küçük topluluğa gelişini konu alıyor.
  • On Becoming a Guinea Fowl – Yönetmen: Rungano Nyoni (Ödül: Best Director ex-aequo): I Am Not a Witch’in yönetmeninin son filmi, arka planında Zambiya ve Gine’deki insan ilişkilerini anlatan dikkat çekici bir kültürel yorum.
  • Vingt Dieux (Holy Cow) – Yönetmen: Louise Courvoisier (Ödül: Youth Award, 1st Film): Enerjik, eğlenceli ve fakat acı verici. Fransa’nın bir köyünde geçen film, 10’lu yaşlardaki Totone’un kaygısız çocuk hayatının babasını kaybettikten sonra nasıl altüst olduğunu konu ediniyor.

Bölümdeki Diğer Filmler:

  • Gou Zhen (Black Dog) – Yönetmen: Guan Hu (Ödül: Un Certain Regard Prize)
  • Le Proces du Chien (Dog on Trial) – Yönetmen: Laetitia Dosch
  • Le Royaume (The Kingdom) – Yönetmen: Julien Colonna
  • L’Historie de Souleymane – Yönetmen: Boris Lojkine (Ödül: Un Certain Regard Prize, Best Actor)
  • Niki – Yönetmen: Celine Salette
  • Santosh – Yönetmen: Sandhya Suri
  • September Says – Yönetmen: Ariane Labed
  • The Damned – Yönetmen: Roberto Minervini (Ödül: Best Director ex-aequo)
  • The Shameless – Yönetmen: Konstantin Bojanov
  • The Village Next to Paradise – Yönetmen: Mo Harawe
  • Viet and Nam – Yönetmen: Truong Minh Quy

Bölümdeki Kişisel Favorilerimiz:
Armand
On Becoming a Guinea Fowl
Flow
Vingt Dieux
Ljosbrot

Picture5

Out of Competition (Yarışma Dışı)

Bu filmler Théâtre Lumière’de gala gösterimleri için seçilir, ancak ana ödül için yarışmazlar. Bölümde yer alan 10 film şu şekilde:

  • Le Deuxieme Acte (The Second Act) – Yönetmen: Quentin Dupieux: Muzip ve oldukça üretken Dupieux’un son filmi Cannes’ın resmi açılışını yaptı. Sinemanın kendisi hakkında samimi, esprili ve oldukça alaycı bir mise-en-abyme eseri olan film, iddiasız fakat dikkat çekici. (Filmin incelemesi için: Le Deuxieme Acte )
  • Les Femmes Au Balcon (The Balconettes) – Yönetmen: Noemie Merlant (Ödül: CST Award for Best Young Female Film Technician): Portrait of a Lady on Fire ve Tár’dan oyuncu olarak tanınan Merlant, ikinci uzun metrajında senaryoyu Céline Sciamma ile birlikte yazdı.
  • Rumours – Yönetmen: Guy Maddin: Maddin kesinlikle bir dahi! G7 zirvesinde ülke liderlerini bir ormana hapsedip onlarla muzipçe oynamaktan hiç çekinmiyor. Komik olduğu kadar düşündürücü olan film, bundan daha fazlasını hak ediyor. Açıkçası neden yarışmada olmadığı merak konusu; yoksa Cannes’ın G7 zirvesi üzerinden politik bir endişesi mi var?

Bölümde çoğunluğu neredeyse Hollywood’un arka bahçesinden fırlamış gibi görünen ve adını muhtemelen Oscar’larda tekrar duyacağımız diğer filmler:

  • Furiosa: A Mad Max Saga – Yönetmen: George Miller
  • Horizon: An American Saga – Yönetmen: Kevin Costner
  • Le Comte de Monte Cristo – Yönetmen: Matthieu Delaporte
  • She’s Got No Name – Yönetmen: Peter Ho-Sun Chan
  • The Surfer – Yönetmen: Lorcan Finnegan
  • Twilight of the Warriors – Yönetmen: Soi Cheang
  • Veteran 2 – Yönetmen: Ryoo Seung-Wan

Bölümdeki Kişisel Favorilerimiz:
Rumours
Les Femmes Au Balcon

Picture6

Cannes Premiere

Bu filmler Salle Debussy’de gösterilmek üzere seçilir, ancak ana ödül için yarışmazlar. Bölümdeki filmler şu şekilde:

  • C’est Pas Moi (It’s not me) – Yönetmen: Leos Carax: Yönetmenin şu ana kadar yaptığı çalışmaları ve arkasındaki motivasyonu anlattığı orta metraj. Renkler, sözcükler, imgeler; deneysel olarak bir araya getirilmiş görüntülere distorte edilmiş ses de eklenince, Godard’a daha da yaklaştığını hissetmemek elde değil.
  • En Fanfare (The Marching Band) – Yönetmen: Emmanuel Courcol: Cannes’da “iyi hisset” filmleri diye bir bölüm olsaydı bu filmi rahatlıkla ekleyebilirdiniz. Hikaye, müzik sevgisini paylaşan ama farklı aileler tarafından evlat edinildikten sonra ayrı büyümüş olan iki kardeşi konu alırken, sosyal meselelere de değiniyor.
  • Le Roman de Jim (The Story of Jim) – Yönetmen: Arnaud Larrieu: Aynı başlıklı romandan uyarlanan film, aile ve kimlik meselesine parmak basarken, baş karakterin mütevazı, şefkatli ve nazik karakteri ile seyircinin yüreğine işlemeyi başarıyor.
  • Misericorde – Yönetmen: Alain Guraudie: Stranger by the Lake’den tanıdığımız yönetmen, son filminde toplumun göstermek istemediği yanlarını açığa çıkartmaya devam ediyor.

Bölümdeki Diğer Filmler:

  • Everybody Loves Touda – Yönetmen: Nabil Ayouch
  • Maria – Yönetmen: Jessica Palud
  • Rendez-Vous avec Pol Pot – Yönetmen: Rithy Panh

Bölümdeki Kişisel Favorilerimiz:
En Fanfare
Misericode

Hayatın 12 günlüğüne durduğu festival, sıkı bir seçki ve muazzam bir sinema deneyimi sunarken aynı zamanda önümüzdeki yılın sinema dünyasına da yön veriyor.

Önümüzdeki sene yine görüşmek üzere!

Nil Birinci

Serinin devamı:

Cannes 2024 Rehberi 2

Kişisel festival deneyimlerini içeren yazı dizisi için: 

2024 Cannes Günlükleri #1

2024 Cannes Günlükleri #2

Picture7

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.