//

Sundance’de Woke Rüzgârı

Sundance’in başlamasına günler kaldı! Heyecanla beklenen festvalin üstlendigi toplumsal ve kültürel değişimlerin aynası olma rolü bu yıl da ön planda: Woke kültürüne yakın temaların festivalin bu yılki versiyonunda daha çok öne çıktığı gözlemlenebilir. Festivalin politik duruşu ve bağımsız sinemanın sesini yükseltme çabası, özellikle marjinalize edilmiş grupların hikayelerine yer açmayı teşvik ediyor.

Festivalde öne çıkan birkaç örneğini sizler için inceledik:

Peter Hujar’s Day
Peter Hujar’s Day

LGBTQ+ Temalı Filmler:

Peter Hujar’s Day: Ira Sachs’ın yönettiği bu film, fotoğrafçı Peter Hujar’ın hayatından bir günü atmosferik bir şekilde anlatıyor.

Kiss of the Spider Woman: Jennifer Lopez’in başrolünde yer aldığı bu film, Terrence McNally’nin 1992 tarihli müzikalinin yeniden yapımıdır. Hikâye, bir hapishane hücresinde iki adam arasındaki ilişkiyi ve hayal dünyalarını keşfeder.

The Wedding Banquet: Lily Gladstone ve Bowen Yang’ın rol aldığı bu film, Ang Lee’nin 1993 yapımı komedisinin yeniden çevrimidir. Film, eşcinsel bir erkeğin ailesine karşı evlilik baskısı altında yaşadığı ikilemi anlatır.

Jimpa: Olivia Colman’ın başrolünde olduğu bu film, bir annenin non-binary çocuğunu gay dedelerini ziyaret etmeye götürmesini konu alır.

Heightened Scrutiny: Chase Strangio’nun mahkeme salonunda mücadele ettiği trans karşıtı yasalardaki artışın yanısıra, aynı zamanda medyanın önyargısına karşı da savaşması, basındaki anlatıların kamuoyu algısını ve transseksüel hakları mücadelesini nasıl etkilediğini açığa çıkarması gerekiyor.

LUZ
LUZ

Kadın Odaklı Hikâyeler (Women-Centered Stories):

Two Woman: Film kadınların talihsizliklerinin saçmalığını ve eğlencesini kucaklarken, onları oraya götüren karşılanmamış ihtiyaçları netlik ve empatiyle detaylandırıyor.

Sorry Baby: Kadın başkarakterinin travmasından önce ve sonraki durumunu hassasiyet ve duygusal netlikle tasvir ederek muazzam bir bakış sergiliyor.

If I Had Legs I’d Kick You: Rose Byrne’ın rol aldığı bu film, kişisel engelleri ve toplumsal beklentileri sorgulayan bir kadının hikâyesini anlatır.

Cutting Through Rocks: İran’ın köyünde seçilen ilk kadın meclis üyesi olan Sara Shahverdi, genç kızları motosiklet sürmeyi öğretmek ve çocuk evliliklerini durdurmak için uzun süredir var olan ataerkil gelenekleri kırmayı hedefliyor.

Enigma: İki efsane kamuoyu önünde kadın kimliklerine itiraz ediyor.

LUZ: Wei, Chongqing’in neon ışıklı sokaklarında çaresizce görüşmediği kızı Fa’yı ararken, Hong Konglu galerici Ren, Paris’te hasta üvey annesi Sabine ile boğuşuyor.

Love, Brooklyn
Love, Brooklyn

Siyahi ve Göçmen Hikâyeleri (BIPOC Stories):

SLY LIVES! (aka The Burden of Black Genius): Ahmir “Questlove” Thompson’ın yönettiği bu belgesel, Sly & The Family Stone’un hikâyesini ve siyahilerin müzik endüstrisindeki yerini inceler.

Move Ya Body: The Birth of House: Elegance Bratton’ın yönettiği bu film, House müziğinin doğuşunu ve siyahi LGBTQ+ topluluğunun katkılarını ele alır.

Love, Brooklyn: Uzun zamandır Brooklynli olan siyahi karakterler, sevdikleri şehrin hızla değişen manzarasına karşı kariyer, aşk, kayıp ve arkadaşlık arasında yol alıyor.

All That’s Left of You: Filistinli bir genç, Batı Şeria’daki bir protestoda İsrail askerleriyle karşı karşıya geldikten sonra, annesi onu o kader anına götüren olaylar dizisini anlatır.

Brides: Özgürlük, arkadaşlık ve aidiyet arayışındaki iki genç kız, Suriye’ye seyahat etme gibi bir planla sorunlu hayatlarından kaçarlar.

Coexistence, My Ass!: Komedyen Noam Shuster Eliassi, İsrail/Filistin’de eşitlik mücadelesi üzerine kişisel ve politik bir tek kadın gösterisi yaratıyor.

DJ Ahmet: Kuzey Makedonya’daki uzak bir Yörük köyünden 15 yaşındaki Ahmet, müzikte sığınak buluyor.

Khartoum: Savaşın patlak vermesinin ardından Sudan’dan Doğu Afrika’ya kaçmak zorunda kalan Hartum’un beş vatandaşı, hayatta kalma ve özgürlük hikayelerini yeniden canlandırıyor.

Deaf President Now!

Engellilik ve Marjinalleşmiş Topluluklar:

Deaf President Now!: Nyle DiMarco ve Davis Guggenheim’ın yönettiği bu belgesel, işitme engelli bireylerin hak mücadelesini ve Gallaudet Üniversitesi’ndeki tarihi protestoları anlatır.

Marlee Matlin: Not Alone Anymore: Marlee Matlin’in kariyerini ve Hollywood’daki işitme engelli topluluğunun temsilini inceleyen bir belgesel.

Bu tür temaların artışını, festivalin kapsayıcı bir platform olma misyonunun devamı olarak yorumlamak mümkün, ancak eğer belirli temalar ya da politik duruşlar fazlaca ön plana çıkarsa, bu durum farklı bakış açılarını ve deneyimleri dışlayan bir etki yaratabilir. Neredeyse misyoner bir yaklaşımla belirli konuların sürekli vurgulanması, festivalin çeşitlilik iddiasını bile sorgulatabilir çünkü bu, bağımsız sinemanın spontane doğasını sınırlandırabilir.

Yine de burada bir denge arayışından söz edebiliriz. Sundance gibi platformların, hem sesini duyuramayan hikayelere alan açma hem de sanatsal yaratıcılığı teşvik etme dengesini kurması gerekiyor.

2025 Sundance Film Festivali, 23 Ocak – 2 Şubat tarihleri arasında Park City ve Salt Lake City, Utah’ta düzenlenecek.

Nil Birinci

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.