/

Revenge (2017) Filminde Sanat Referansları

Jasper Johns’un Target with Four Faces (1958) eseri ile Coralie Fargeat’ın Revenge filmi, özne-nesne ilişkisi, güç dinamikleri, şiddet ve adalet temaları üzerinden derin bir bağ kurar. Her iki eser de izleyiciyi aktif bir katılımcı haline getirir ve etik sorgulamalara davet eder. Revenge, şiddetin ve intikamın sınırlarını keşfederken, Johns’un eseri bu temaları daha soyut bir düzlemde işler.

  • Target with Four Faces, izleyiciyi hem görsel hem de zihinsel bir hedef haline getirir. Hedef figürü, izleyicinin bakışını merkeze yönlendirirken, üstteki dört yüz, anonimliğiyle ve bakışın eksikliğiyle bir gerilim yaratır. Bu yüzlerin bizi “izlememesi”, sanatın ve izleyicinin rolünü ters yüz eder.
    Revenge, Jen’in bakışını erkek karakterlerinkiyle karşıtlık içinde sunar. Filmin başında Jen, cinsel bir nesne olarak bakışların hedefindeyken, intikam sürecinde bu dinamiği tersine çevirir ve erkekler onun hedefi haline gelir. Film, Jen’in özneleşme sürecini ve bakışın şiddetle ilişkilendirilmesini işler. Johns’un hedef imgesi, Jen’in adalet arayışındaki simgesel dönüşümüne benzetilebilir. Filmin başında erkeklerin tek hedefi olan Jen, ilerleyen zamanda durumu tersyüz eder; 3 erkeği hedef haline getirmesi ile artık gerçekten de 4 hedef vardır.
  • Eserde yüzlerin kimliği belirsizdir, ancak tam olarak görünmedikleri için bilinçli bir şekilde “susturulmuş” hissi verirler. Bu yüzler, birey olma niteliğinden sıyrılmış, simgesel birer varlık haline gelir.
    Filmdeki erkekler (Richard, Stan ve Dimitri), başlangıçta güçlü bireyler gibi görünür; ancak Jen’in intikamı ilerledikçe, sıradan korkaklıkları ve zayıflıkları ortaya çıkar. Onlar da Jen’in bakışında kimliksiz, hedefe indirgenmiş figürler haline gelirler. Bu bağlamda, Johns’un anonim yüzleri, Jen’in avlarını insanlıktan sıyrılmış halde algılamasına bir metafor gibi okunabilir.
  • Eser şiddet ima eden bir görsel simge olan hedefi kullanır. Hedef, hem fiziksel bir saldırıya davet hem de izleyiciyi etik ve sanatsal anlamda sorgulamaya iter. Bu pasif agresiflik, eserin gücünü oluşturur.
    Filmdeki şiddet, fiziksel ve grafik bir şekilde sunulsa da, izleyiciye Jen’in mücadelesine yönelik etik bir sorgulama yaptırır: Adalet, bu kadar şiddetle sağlanabilir mi? Tıpkı Johns’un eseri gibi, şiddetin görsel sunumu bir çatışma yaratır. İzleyici hem bu şiddetin doğruluğunu hem de onun estetik sunumunu sorgular.

  • Eser nesneleşme temasını işler. Yüzler susturulmuş, kimliksiz ve edilgen hale getirilmiştir. Ancak bu edilgenlik, izleyicinin aktif katılımını talep ederek tersine döner.
    Filmde Jen, başta edilgen bir “nesne” olarak konumlandırılır; erkeklerin bakışının ve kontrolünün bir hedefidir. Ancak intikam sürecinde, güç dengesini tamamen tersine çevirir. Şimdi erkekler, onun hedef tahtasına dönüştürülmüştür. Jen’in özneleşmesi, Johns’un eserdeki yüzlerin edilgenliğine karşı bir başkaldırı gibidir.
  • Johns’un eserindeki renkler (kırmızı, mavi, sarı, siyah), basit ama vurucu bir görsel etki yaratır. Hedefin ortasındaki kırmızı, özellikle şiddet ve tehlike çağrışımı yapar.
    Filmin görsel estetiği de renklerin güçlü kullanımıyla dikkat çeker. Özellikle kan kırmızısı, Jen’in intikam yolculuğunun sembolü haline gelir. Çölün sarı tonları ve kanın parlak kırmızısı, Johns’un hedefinin rengini ve anlamını çağrıştırır.

    Nil Birinci

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.