Film hakkında göze çarpan ilk şey Haneke’nin tüm bilgi, tecrübe ve ustalığından sonra artık daha teknik çalıştığı. Yani kolaya kaçıp da seyirci ile birebir özdeşleşen filmler yapmıyor. Zira filmografisinin tamamını izlemiş biri olarak, seyirciye bu açıdan en uzak ve muğlak filmi olmuş diyebiliriz. Teknik konusunu basitçe açmak gerekirse;
Kamera açıları: bu konuda zirveye ulaşmış diyebiliriz. Haneke’nin bu konudaki sözlerini hatırlayalım: “Sahnenin her anında kamerayı yakın plan tutup her şeyi göstermektense, gerektiği yerlerde (özellikle şiddet sahnelerinde) uzakta kalıp orada konuşulanları ve yaşananların yorumunu seyirciye bırakmak, her zaman seyirci üzerinde daha kuvvetli bir etki bırakır. Hatta yönetmenin yakın kamera ile çekebileceği en sert sahneden daha vurucudur kesinlikle.” Filmde bunla ilgili birçok sahne var, özellikle dayak sahnesi, kumsal, vs. diğer yandan içine dahil olmamızı istediği ya da uzaktan izlememiz gereken tüm sahnelere başarıyla karar vermiş.
Müzik: yine Haneke’nin bakış açısına göre seyirciye yansıtmak istediğiniz duyguları müzik ile dayatmak her zaman kolaya kaçmaktır. Ve yeterince iyi olmayan sahnelerin yamasıdır adeta müzik. Tabii ki doğru kullanılmadığında diye ekler. Özellikle arka planında her daim müzik olan filmlerden bahsediyor burada. Filminde de yanlış hatırlamıyorsam sadece 1 sahne var müzikle. Jenerikte de müzik yok.
Filmin konusu ile ilgili de şimdilik kısaca değinelim; Fransa’daki göçmenlere dokunuyor, burjuvalara, kapitalizme, teknolojiye dokunuyor, insan ilişkilerine ve aile içindeki rollere dokunuyor, ve elbette ki Haneke, insan psikolojisine de dokunuyor.
PS: Jean Louis Trintignant ve Isabelle Huppert ile Amour’a yaptığı gönderme çok tatlı olmuş.
Dün (29.09.2007 – Filmekimi) salonun tamamen dolu olmasına ve uzun kuyruğa rağmen, filmin 10. ve 40. dakikasında çıkanlar oldu. Yani, seyirlik bir film, dinlenirim, Filmekimi’ne katılmış olurum beklentileri ile gidenler üzülebilirler. Çok kolay izlenmiyor, akıcı değil diye şikayet edilmemeli. En basit tabiri ile bir sanat filmi, festival filmi bu. Haneke’nin ustalığını filmin her karesinde tatmak isteyenlere daha çok hitap ediyor kısacası. İyi seyirler.
Nil Birinci